• Yer Değiştirmenin Uğultusu
    Dec 24 2025

    Bir yılın sonuna daha geldik. Bu, insana iki şeyi hatırlatıyor. Birincisi; zamanın ne kadar çabuk geçtiğini. İkincisi ise yine zamanla ilgili olarak, gelecekte bizi başka nelerin beklediğini. Daha iyi bir zaman, elbette, beklediğimiz bir umut haline geliyor. Geçtiğimiz zaman ise geçmişe yani bir anıya dönüşüyor.

    Umuttan ve anıdan bahsetmişken, bu yıl da önceki yıllar gibi pek çok şey yaşadık – karışık, birçok duygu. Hem hüzünlü, hem de neşeli olduğumuz zamanlar oldu. Hayat böyle işte!


    Babam bana müziğin dili olmadığını söylerdi hep. Müziğin evrensel bir dili vardır, bizi birbirimize bağlayan dil.

    Bir süredir, musiki -yani duyduğumuz uğultu, güzel bir uğultu- aracılığıyla yerinden edilme, hafıza, umut, empati, dostluk ve dayanışma kavramlarını nasıl bir araya getirebileceğimizi düşünüyorum.


    Bunun hakkında konuşmanın bir yolu var olduğunu seziyorum.


    Belki de musiki (yani uğultu) ve sözler, yerinden edilmenin özüne dair bize farklı biçimde iç görüler sağlayabilir. Belki de musiki ve sözler, şu an duygularımızı canlı tutabilir ve şimdiye kadar yaptığımız şeylere anlam kazandırabilir.


    Bu vesileyle Ammar AlHamidi bize eşlik ediyor.

    Ammar AlHamidi, Suriye'de doğdu ve İstanbul'da yaşıyor. Ammar bir sanatçı müzisyen, ut ile çok yakın bir ilişkisi var. Ut çalar, gurbet özlemini ut çalarak giderir. Aynı zamanda, yerinden edilme nedeniyle çalışmaları kesintiye uğrayan ve hakları olan ve olmayanlar için eşitlik konularını ele alan bir sanatçı.


    Yılın sonuna yaklaşırken, dayanışma dolu günlerin çoğaltması umuduyla Ammar AlHamidi stüdyomuzda bizimle ve bizim için bol bol ut çalacak. Yeni yıla girerken, yer değiştirmenin o güzel uğultusuyla onu karşılayacağız. Hepinizin şimdiden yeni yılınızı kutluyorum, sarılıyorum.

    Show More Show Less
    26 mins
  • ABD ve Avrupa’da Güvenlik ve Sosyal Darwinizm Kıskacı
    Dec 18 2025

    18 Nisan 2025 tarihinde, neredeyse dokuz ay önce ABD'de yaşayan ve eğitimine devam eden Zişan Tokaç'ı konuk almıştık. Arada dokuz ay geçmiş ve Zişan bize tekrar katılıyor.

    Hatırlarsınız; Zişan ile Mahmoud Khalil’in tutuklanması ve Donald Trump'ın 300'e yakın üniversite öğrencisini hedef alacağını ve hatta Mahmoud Khalil'in yanı sıra Momoduo Taal, Rümeysa Öztürk, Yunseo Chung, Badar Khan Suri, Leqaa Kordia, Ranjani Srinivasan, Alireza Doroudi, Dr. Rasha Alawieh şimdiye kadar bildiğimiz isimlerin tutuklanmasıyla ilgili konuşmuştuk. Bu isimlerin bazıları gözaltında, bazıları ise sınır dışı edildi. Bu öğrencilerin sınır dışı edilmek ve gözaltına alınmak için tek bir suçları vardı: Filistin için seslerini yükseltmekti.

    Bu durum beni bir söyleyişe götürdü; Rüşen Çakır ve Hamit Bozarslanın yaptığı bir söyleyi, 07 Ekim Mayıs 2022 tarihinde medyascope’ta yayınlandı.


    Hamit Bozarslan, bir siyaset bilimci ve şu anda Fransa'daki EHESS'te dersler veriyor. Yaptığın söyleyişin ana başlığı: “Hamit Bozarslan ile söyleşi: Hamas saldırılarının ikinci yılında Orta Doğu". Kendisi şöyle diyor: “Gazzeli’lerin imhası. Söz konusu olan şu anda çok açık bir şekilde biyolojik bir savaş, sosyal Darwinist bir savaş. Filistinlilerin bir tür olarak görülmesi ve orada imha edilmesi, Gazze’de imha edilmesi. Bunun bitmesi gerekiyor. Fakat diğer yandan Trump’ın dayattığı ve Blair’in de kabul ettiği strateji aslında Gazze’nin sadece bir manda yönetiminde de değil doğrudan kolonyal bir yönetime tabi olmasını beraberinde getirmekte. Bu tabii çok içler acısı bir olgu.”

    Hamit Bozarslan'ın kullandığı kavram, Sosyal Darwinizm. Kendi biyolojik türden uymayan bir sınıfın yok edilmesini -imha edilmesini- savunan bir ideolojiyi kastetmekte. Nedense, bu ifadeyle ilgili en çok aklımda kalan şey bu oldu. Belki de bu konu daha ayrıntılı bir tartışmayı hak ediyor.

    Yayınımızı dönersek, bugün ABD'ye tekrar dönmemizin sebebi de bu. ABD’de Trump yönetimi; Afganistan, İran, Yemen, Haiti, Somali ve Venezuela’nın da aralarında bulunduğu Asya, Afrika ve Latin Amerika’dan 19 ülkenin vatandaşlarına yönelik tüm sığınma, göçmenlik, vatandaşlık ve Yeşil Kart başvurularını askıya aldı. Daha önce onaylanmış dosyalar ve mevcut Yeşil Kart sahipleri de yeniden incelemeye alındı. Yönetim, bu ülkeleri “yüksek riskli” olarak tanımlarken, kararlar “toplu cezalandırma” ve insan hakları ihlali gerekçesiyle eleştiriliyor. Öte yandan Florida’daki ICE gözaltı merkezlerinde işkenceye varan koşulların belgelenmesi, Minnesota’da ICE operasyonlarında hukuksuz uygulama iddiaları ve İç Güvenlik Bakanı Kristi Noem’e yönelik istifa çağrıları tartışmaları derinleştiriyor.

    Avrupa’da da benzer bir sertleşme dikkat çekiyor: AB, ilticası reddedilenlerin daha hızlı sınır dışı edilmesini, bazı başvuruların sınırlı incelenmesini ve üçüncü ülkelere gönderilmeyi öngören yeni kurallarda uzlaştı; insan hakları örgütleri bu adımların hukuka aykırı olduğunu savunuyor. Göç yollarındaki riskler ise artarak sürüyor; Girit açıklarında bir göçmen teknesinin alabora olması sonucu en az 18 kişi hayatını kaybetti. Bu tabloya karşılık sivil toplum örgütleri, Uluslararası Göçmenler Günü vesilesiyle ayrımcılığa karşı kapsayıcı, hak temelli politikalar ve barış içinde bir arada yaşam çağrısını yineliyor.

    Show More Show Less
    27 mins
  • Siyaset, Direniş ve Değişim: Aasim Sajjad Akhtar’ın Gözünden Pakistan
    Dec 10 2025

    Quaid e Azam Üniversitesi'nde politik ekonomi öğretmeni olarak görev yapan ve Pakistan'daki Awami İşçi Partisi'nin aktif üyesi olan Aasim Sajjad Akhtar ile bir araya geliyoruz. Kendisi, üç kitabın yazarı; ilk kitabı, 2014 yılında yayınlanan Pakistan Pencap'ında Ordu ve Engellenen Kalkınma. İkinci kitabı Sağduyu Siyaseti, 2018 yılında yayınlandı. Üçüncü ve en son kitabı ise 2022 yılında yayınlanan Pakistan'da Hegemonya Mücadelesi: Korku, Arzu ve Devrimci Ufuklar. Ayrıca Akhtar, şu anda Dawn gazetesinde çağdaş dünya siyaseti üzerine düşüncelerini yazıyor.

    Aasim Sajjad Akhtar ile gerçekleştirdiğimiz bu röportajı olabildiğince kapsamlı tutmak istedik. Bir nebzede olsa yurt içindeki ve yurt dışındaki mücadeleleri, kimlik meselesini, diasporayı, güvenlik politikalarını, Pakistan solunun mevcut durumunu ve Pakistan'da süregelen sel felaketlerini konuştuk.

    Show More Show Less
    27 mins
  • Sudan’da 500 Gün: Siyah Bedenler, Savaşın Gölgesi ve Hatırlamanın Yükü
    Dec 3 2025

    Yayınımıza Sudan kökenli Türkiye’de ikamet eden Denis Sime bize katılıyor. Denis, 1985 yılında Al-Ain, Arap Emirlikleri’nde doğdu; Londra ve Dubai’de büyüdü ve İstanbul ve Bodrum’da yaşıyor ve çalışıyor. Eğitimini Chelsea College of Arts and Design, Londra’da tamamladı. Postkolonializm, siyah emek, siyah queer; feminist hareketler ve direnişle ilgileniyor. Çalışmaları kölelik, isyan, kaçak olma hali, siyah teori kapsar. Siyah bedenlere yer veren eserleri, tarihi olaylardan çokça etkilenir.

    İki gün önce, Denis'e şöyle bir mesaj göndermeye cesaret ettim; “Denis, haftalardır Sudan'ı programımızın merkezine nasıl alabiliriz diye düşünüyorum. Orası babanın doğduğu yer, biliyorum. Bu konuyu takip ettiğini de biliyorum. Bunun üzerine konuşmak hiç de kolay değil. Bu nedenle bu soruyu sormak istiyorum: Bu konu hakkında hem tarihsel hem de kişisel olarak ilk düşüncelerini bizimle paylaşmak ister misin?”

    Bildiğiniz üzere, Birleşmiş Milletler, Sudan'da acil ateşkes çağrısını yineliyor. Birleşik Arap Emirlikleri destekli RSF (Hızlı Destek Güçleri), 17 aylık kuşatmanın ardından Darfur'daki El Fasher şehrinin kontrolünü ele geçirdi. Geçen hafta Pazartesi günü, Afrika Birliği başkanı, ihtiyaç sahiplerine hayat kurtaran yardımların ulaşabilmesi için insani yardım koridorlarının açılması çağrısında bulundu. Afrika Birliği ayrıca El Fasher'deki savaş suçları haberlerini kınadı. Sudan ordusuyla ittifak halindeki bir grup, RSF'nin El Fasher'in kontrolünü ele geçirdiğinden bu yana “2 binden fazla silahsız sivili infaz ettiğini” iddia etti.

    Şehrin yıkımı Sudan ordusu için büyük bir darbe olarak görülüyor. Pazartesi günü Sudan ordusu komutanı General Abdel Fattah al-Burhan, askerlerinin Darfur'daki son kalesinden çekildiğini duyurdu.

    Pazartesi günü, BM'nin Sudan insani yardım koordinatörü Denise Brown, El Fasher ve Sudan genelinde yayılan insani kriz konusunda uyarıda bulundu.

    “Şu anda 500 günden fazla bir süredir, sivillere insani yardım ulaştırılması engelleniyor. Bu yüzden, El Fasher'da sivillerin olduğunu tekrarlamak istiyorum. Bu bir gerçek. Ve bir kez daha, onlarca kez söylediğimiz gibi, BM, RSF'ye bu sivillerin güvenli bir şekilde ayrılmaları için geçiş izni vermesini talep ediyor. Özellikle son 24 saatte çatışmaların yoğunlaşmasıyla birlikte, bu sivillerin yaralanma veya öldürülme riski artmıştır.”

    Sudan ordusu ve Birleşik Arap Emirlikleri destekli RSF, 2023'ten beri çatışıyor. O zamandan beri, Sudan genelinde 150 bin den fazla kişi öldü. Denis düzeltiyor ve “400 bine yaklaştı” diyor. Ve yaklaşık 12 milyon kişi evlerini terk etti.

    Show More Show Less
    28 mins
  • Küresel Açlık Krizi ve Sertleşen Hareketlilik Politikaları
    Nov 26 2025

    FAO ve WFP’nin son raporu, çatışmaların derinleştirdiği akut gıda güvensizliği nedeniyle Suriye dahil 16 ülkede ciddi kıtlık riski bulunduğunu ortaya koyuyor. Haiti, Mali, Filistin, Yemen, Güney Sudan ve Sudan en yüksek risk altındaki bölgeler olarak öne çıkarken, finansman açıkları insani yardımların azalmasına ve kitlesel göç riskinin artmasına yol açıyor.

    Aynı dönemde İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporu, Türkiye’de yaşayan Uygurların artan baskılar, keyfi tahdit kodları, iptal edilen ikamet izinleri ve sınır dışı uygulamaları nedeniyle kendilerini güvende hissetmediğini belirtiyor. Bu durum geri göndermeme ilkesinin ihlali ve işkence/kötü muamele riski açısından ciddi endişeler yaratıyor.

    Avrupa ülkelerinde de göç politikalarının sertleştiği görülürken; Almanya nitelikli göçe ihtiyaç duyduğunu, İngiltere ise sığınma rejimini daha da kısıtlamaya hazırlandığını açıklıyor. Tüm bu gelişmeler, küresel ölçekte hem korunmaya muhtaç kişilerin hem de göç rejimlerinin giderek daha baskıcı bir yöne evrildiğini gösteriyor.

    Show More Show Less
    26 mins
  • Madde 450-B: Gözlerini kaçırmak cezalandırılır
    Nov 19 2025

    In What Kind of Country Do I Live? adlı kitabında 450-B maddesi üzerinde duran Anil Ramdas'den yola çıkarak haftanın diğer önemli haberlerini özetliyoruz.

    Show More Show Less
    26 mins
  • Uzaktan iki kişi gördüm: Wadie Said ve Avi Shlaim
    Nov 5 2025

    Hüsnükabul'de bu hafta, New York'taki yerel seçim zaferiyle gündeme gelen Zohran Mamdani'nin başarısını ve bunun küresel direniş hareketlerine etkisini tartışıyoruz. Mamdani'nin işçi sınıfı ve dışlanmış gruplar (subaltern) lehine dengeyi değiştirebilecek siyasi duruşunu, özellikle de İsrail Başbakanı Netanyahu hakkındaki sözlerini vurguluyoruz. Öte yandan, İstanbul'da gerçekleşen Gazze Mahkemesi'ni konuşuyor, İsrailli tarihçi Avi Shlaim ile yapılan bir röportajı dinliyoruz. Shlaim, İsrail'in şiddetinin haksız olduğunu, Hamas'ın sivil hedeflere saldırısını kınarken, işgal altındaki halkın direniş hakkının bulunduğunu ve uluslararası kurumların eylemsizliğini eleştiriyor. Son olarak, Edward Said'in oğlu Wadie Said, babasının günümüzdeki acılara karşı mücadele edeceğini belirterek, Filistin davasının önemini vurguluyor.

    Show More Show Less
    26 mins
  • Afganistan ve Pakistan neden sınırda çatışıyor?
    Oct 22 2025

    Konuğumuz Farid Bin Masood, Pakistan'ın Karachi şehrinden bağlanıyor. Farid, Karachi Üniversitesi'nde sosyoloji alanında yüksek öğrenimi görmüş. Şu anda ise Karachi'deki çeşitli kurumlarda felsefe ve sosyoloji dersleri veriyor. Ayrıca daha önce Center for Social and Political Research adlı bir kurumda siyasi analist olarak çalışmaktadır.

    Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz haftalarda Pakistan, Afganistan topraklarda saldırıda bulundu. Afgan yetkililer, en az 10 kişinin öldürüldüğünü ve yoğun bir kan dökülme döneminin ardından sınıra iki gün süren nispi sükuneti getiren ateşkesi bozduğunu söylüyor.

    48 saatlik ateşkes, her iki tarafta da düzinelerce asker ve sivilin hayatını kaybettiği, neredeyse bir hafta süren kanlı sınır çatışmalarına ara verdi. Taliban'ın üst düzey bir yetkilisi, AFP haber ajansına verdiği demeçte, “Pakistan ateşkes anlaşmasını ihlal etti ve Cuma günü geç saatlerde Paktika eyaletindeki üç bölgeyi bombaladı” dedi. Yetkili, kimliğinin gizli kalması koşuluyla yaptığı açıklamada, “Afganistan misilleme yapacak” dedi.

    Bu duruma odaklanarak, üç sorudan oluşan kapsamlı bir program gerçekleştireceğiz. Amacımız, Pakistan'ın bugün içinde bulunduğu, iç politikada istikrar arayışı ile dış politikada denge kurma çabaları arasında sıkışmış durumunu anlatmaktır. Sorular şu şekilde:

    Önemli bir konu, Pakistan'ın büyük şehirlerinin dışında sıcak nokta bölgeleri bulunan güvenlik durumudur. Belki de yönetici elitlerin verdiği bir yanıt, Afgan mültecilerin sınır dışı edilmesidir. Ayrıca belirli etnik topluluklara karşı misilleme yapılmıştır. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Hükümet bu duruma nasıl yanıt verdi?

    Pakistan'ın bölge genelindeki rolünü nasıl görüyorsunuz? Değişen küresel senaryoda Pakistan'ın konumu nedir? Örneğin Filistin ve İsrail. Mısır Barış Zirvesi'nde Shahbaz Sharif'in Donald Trump'a olan takdirini duymuş olabilirsin. Trump'ı Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterme şeklini. Shahbaz Sharif'in mevcut hükümetiyle Pakistan'ı şu anda nasıl konumlandırırsınız?

    Pakistan'da şu anda siyasi bir kargaşa var. Baskı var. PTI'yi [Pakistan Tehreek-e-Insaf, Pakistan parlamentosundaki en büyük parti] zayıflatma girişimleri var, Imran Khan [eski başbakan ve PTI lideri] hapiste. Yeni bir hükümet var. Pakistan'daki mevcut durum hakkında genel değerlendirmeniz nedir?

    Show More Show Less
    27 mins